Stan Lee ve Steve Ditko
tarafından yaratılan, ilk defa 1962 yılında ortaya çıkarılan süper kahraman
bugüne kadar belki de Marvel’ın en gözbebeği kahramanı. Sam Raimi üçlemesiyle Tobey
Maguire’in hayat verdiği Spiderman hala hayranlarının kalbindeyken onun dışında
bir seri daha çekildi ve bu sefer karşımıza The Amazing Spiderman’de daha
havalı bir kahraman çıkardılar. Ardından belki de tekrar çocukluğunu
hatırlamamızı sağlayacak şekilde Tom Holland’ın bedeninde hayat buldu
Spiderman. Ve o zamandan beri de hala onunla birlikte izliyorduk. Ta ki bugüne
kadar.
Son izlediğimizde
kaldığımız yerden devam ediyor hikaye. Spiderman’in kimliği ifşa oluyor ve
gerçekler artık herkes tarafından bilinir hale geliyor. Artık New York,
Spiderman ve ekibi için yaşanılmaz bir yerdir. Kendilerine uygun ve daha
güvenli bir yer bulunduktan sonra Peter bu işi nasıl çözeceğini düşünmeye
başlıyor ve Doctor Strange’in kapısını çalıyor. Ama burada ortalık karışıyor ve
deyim yerindeyse kıyamet kopuyor.
Bu filmin belki de en
sevdiğim yanı çoklu evrenlere resmi bir giriş niteliğinde olması. Çizgi roman
severler bilecektir ki çoklu evren maceralarının tadı her zaman bir başka
oluyor ancak bir korkum var ki o da çizgi romanlarda işler fazlasıyla
karıştıktan sonra reboot etmeleri yani evreni sıfırlamalarıdır. Bunun sinema
dünyasında nasıl olacağını sanırım hep birlikte göreceğiz.
No Way Home’da artık
başka evrenlerden de ziyaretçilerimiz var ve çoğu eski kötülerimiz bütün
ihtişamıyla karşımıza dikiliyor. Doctor Oc. ahtapot kollarıyla, Green Goblin
teknolojik cihazlarıyla ve daha niceleri kendi numaralarıyla oyuna dahil
oluyor. Burada Peter Parker’ın asıl amacı karakterleri tedavi etmek ama ben
buradaki motivasyonun maalesef çok düşük olduğunu düşünüyorum. ama başta Doctor
Octopus olmak üzere o karakterleri tekrar kazanmanın da güzel duyguları
içerisindeyim. Sonraki filmlerde Spiderman ile işbirliği içinde olmaları fikri
bile beni heyecanlandırmaya yetiyor.

Tom Holland’lı önceki Spiderman filmlerinde kendini başta Iron Man’e olmak üzere Avengers ekibine
kanıtlamaya çalışan liseli bir çocuk izliyorduk. Tony Stark manevi baba rolünde
kahramanımıza yol gösteriyordu. Bu filmde de tabi ki Tony Stark’ın desteklerini
sonuna kadar hissediyoruz ancak Spiderman artık başlı başına bir karakter
oluyor. Verdiği kayıplarla, girdiği duygusal mücadelelerle ve tabi ki aldığı
kararlarla artık kendi başına bir karakter olduğunu kanıtlıyor bizlere. Tabi ki
burada diğer Spider kardeşlerin de etkisine değinmeden geçmeden olmaz. Onların
da desteği çok büyüktü. Peter Parker dev ekranda Daily Bugle haberlerini
izlerken ustaca kullanılan ve karakteri
profesyonelce aydınlatan ışıkların altında tek bir karede bize artık kendi ruhu
olan bir karakter olduğunu gösteriyor.

Aksiyon sahnelerinde ise
film güzel iş çıkarıyor. Özellikle Doctor Strange’in ayna boyutundaki
numaraları dövüş sahnelerinden bile iyi denebilir. Green Goblin ve Spiderman’in
dövüştüğü sahnede yapılan yakın çekimler bizi bir stüduyo filminde değil de
daha auteur bir filmdeymiş hissine yakınlaştırıyor. Kahramanlarımız ve
dövüştükleri karakterler arasındaki diyaloglar bizlere nostalji hissi yaşatmaktan
geri durmuyor ama diyaloglar kimi yerlerde nostaljinin yanında güldürmeyi de
becerebiliyor. Bu yönüyle senaryo etkisi bir üst boyuta çıkıyor. Ve bütün
bunların yanında gözümüz eski sanatçılarla resmen bayram ediyor. Willem
Dafoe'den Alfred Molina'ya, Jk Simmons'dan Benedict Cumberbatch'e, Jamie Foxx'a ve tabi ki Tobey ile Andrew
ikilisi ile gönlümüzde taht kuruluyor. Özlediğimiz oyuncular ve onlardan
özlediğimiz oyunculuklar.
Spiderman No Way Home özü
itibariyle artık liseli bir gencin filmi olmaktan çıkıyor ve karakterimizi
gerçek bir ruha bürüyor.
Puan 7/10
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder