Yıl 1940, İkinci Dünya Savaşı. Alman Ordusu zorlu
koşulları nedeniyle müttefikler tarafından boş bırakılan Ardenler bölgesinde
ilerliyordu. Belçika teslim olmuş Fransız ve İngiliz birliklerinden oluşan
400.000 asker DUNKIRK sahilinde kısılmışlardı. Tek yol Manş Denizi'ydi. Ve
sonrasında bugün bile hala gizemini koruyan bir şey yaşandı. Alman Ordusu
durdu. Hitler "Dur" emri verdi. Nedeni bilinmiyor. Hava
bombardımanı devam etti ancak “Dur” sözü ile devam eden 48 saatte –ki daha
sonra Hitler’in kaybettiği 48 saat olarak adlandırılacaktır- Churchill’in
yaptığı çağrı sonucu yüzlerce sivil tekne büyük, küçük fark etmeksizin kısa
sürede 340.00’den fazla askeri İngiltere’ye taşıdı. 1940, 3 Haziran. En son
gece 03:00 civarında Shikari adlı geminin taşıdığı askerler ile birlikte
operasyon sona erdi ve bu büyük askeri güç daha sonra Normandiya Çıkartması ile
Almanya’ya büyük hasar verecektir.77 yıl sonra… 2017’de. Fransız ve İngiliz birlikleri Dunkirk’te tekrar kapana kısılıyor. Hitler tekrar dur emri veriyor ve Churchill sivil halka tekrar sesleniyor. Ama bu sefer artık sinema dünyasında yeri tartışılamayacak bir tahta sahip olan Christopher Nolan’ın gözünden. Cehennem Sahili Dunkirk, Interstellar ile sinemayı ikiye bölen bu yönetmenin elinde tekrar canlanıyor.
Sokakta yürüyen birkaç asker ve büyük bir geniş alanın yarattığı perspektif ile açılıyor film. Bu sayede Nolan seyirciyi ilerleyen dakikalarda da sıklıkla uygulayacağı teknikle daha ilk saniyelerden içeri çekiyor. Bu haliyle de savaş ortamının kaotik merkezine bir anda seyirci oturuyor. Sanki o sokakta bizler de yürüyoruz ve Alman askerlerinin psikolojik propaganda için attıkları broşürler bizim de başımızdan yağıyor. Ardından ismini bile bilmediğimiz İngiliz asker atlattığı birkaç badirenin ardından kendini kurtarılmayı bekleyen yüz binlerce askerin arasında buluyor. Ancak onca top tüfek sesine rağmen Almanları görmüyoruz ve neredeyse bütün bir film boyunca da görmeyeceğiz. Ama gerek hava taarruzlarıyla gerekse kuşatmanın askerlerin üzerindeki yansımalarıyla onları her zaman o sahilde baskıcı bir otorite olarak hissediyoruz.
Ayrıca Nolan
izleyenlerin iyi bildiği bir gerçek var ki kendisi zaman ile oynamayı sever.
Onu alır ve istediği gibi eğip bükerek yansıtır beyazperdeye. Bir Inceptiıon ya
da Memento kadar karışık olmasa da bu sefer de öyle yapıyor ve bize 3 ayrı
zaman dilimi sunuyor. Karada geçen sahneler bir hafta, denizde bir gün, havada
bir saat. Yaratılan bu zaman karışıklığı yeri gelince aynı olayları farklı
gözlerden görmemize de olanak sunuyor.
Oyunculuklar ise bir hayli yerinde. Alman uçaklara nefes aldırmayan son dönemlerin aşırı popüler ismi Tom Hardy, askerleri kurtarmak uğruna gözünü karartmış bir vatansever rolünde Oscarlık Mark Rylance gibi kıdemlilerin yanında İngiliz asker Tommy’e hayat veren Fionn Whitehead ve Fransız askeri canlandıran Anevrin Barnard gibi daha az deneyimli oyuncularda var. Ancak bu deneyim ekrana süre olarak kesinlikle yansımıyor çümkü Nolan kuşaklar arasında muazzam bir denge yaratıyor.
Yönetmen tarafından senaryosuz çekilmek üzere tasarlanmış bu filmde ise çok az diyalog göze çarpıyor ki onları da zaten eşinden gelen tepkiler üzerine yazdığını kendisi bizzat söyledi. Ancak diyaloga gerek kalmadan vermek istemediği travmayı, vermek istediği baskıyı karakterleriyle çok güzel yansıtıyor. Bu filmde aile yok, bekleyenler yok, hayatta kalma güdüsü var sadece. Ve biz film boyunca bunun dışındaki tek duyguyu Kennet Bragh’ın canlandırdığı Komutan Bolt’un yüzünde görüyoruz belki de. Tam umudunu kesmişken her şeyden, ufukta görünen yüzlerce irili ufaklı sivil tekne ile kendine geliyor.
Parantez
açılması gereken bir başka nokta ise filmin müzikleri. Normalde filmin geneline
yayılan müziklerin o filmi dağıtacağından endişe edilir ancak Hans Zimmer,
Nolan’ın olduğu bir pistte ayakta alkışlanacak muhteşem bir performans
sergiliyor. Tik-takları her an vurup hissiyatın aksiyonunu daha da artırıyor.
Ve tabi ki görüntü yönetmeni Hoyte Van Hoytema. Epey iddialı ve tarihin en iyi savaş filmleri listesine girmeye güçlü bir aday. Kaçırılmamalı.

Hiç yorum yok:
Yorum Gönder