Lock, Stock and Two
Smoking Barrels, Snatch gibi filmlerin yanı sıra ana akım dünyaya daldığı
Alaaddin gibi bir filmi de yöneten çeşitli ve hatta renkli bir yelpazeye sahip
olan sinematografisine son yıllarda yaptığı hataların da farkına varmış olacak
ki birçoğunun öze dönüş olarak nitelendirdiği ve ben de dahil birçoğunun zevkle
izlediği The Gentlemen filmini ekliyor Guy Ritchie. Motivasyonunu kimi
kurallara sahip, iş ahlakı olan Micky Pearson’dan alan senaryo entrika dolu bir
dünya vadediyor bize ve bunu da hakkıyla yerine getiriyor. Karakterlerin it
dalaşına girdiği, herkesin birbirinin ardından işler çevirdiği ve bunu bir koz
olarak kullandığı bu dünyada neyin ne olduğu finale kadar anlaşılamıyor.
Düetler ve düellelor savaşında karakterlerle özdeşleşmemiz ama bunu yaparken de
yer yer kafamızın karışması mümkün. Ancak buna karşın tüm açıklamaları açık bir
şekilde veren hikayenin en güzel yanı ise Guy Ritchie’nin elinden çıkan,
Fletcher’ da ve belki de kim bilir Guy Ritchie’nin kendi yansıması olan bu
karakterde hayat bulan hikaye anlatma ustalığı.
